27 Ağustos 2011 Cumartesi

Bergama Halıcılığı ile ilgili Kaynakça Bilgileri

Türk halı sanatına ilişkin yayınlarda yer alan bilgiler ışığında, bu dokumaların kullanım eşyası olarak insan yaşamındaki yerinin ve teknik özelliklerinin sonraki kuşaklarca doğru algılanmasını sağlamak bakımından neler yapıldığının tartışılması gerekir. Burada, toplumun günlük yaşamında yer alan, daha çok köy yerleşmelerinde üretilen ve toplumun hemen hemen her kesiminde kullanım alanı bulan halı dokumaların hangi özelliklerinin ön planda olduğu düşünülmelidir. Yine düşünülmesi gereken, halı dokumaların tarihsel süreçte Türklerle olan bağı kadar, bu dokumaların ticari yönünün varlığıdır. Söz konusu dokumaların düşünülmesi gereken bir başka özelliği ise sanat yönüdür. Dolayısıyla sanat tarihi, tasarım, halkbilimi, antropoloji, ev ekonomisi, sosyoloji gibi birçok sanat ve bilim dalı bu alanla ilgilenmektedir.10
Son yıllarda ülkemizde halı sanatı ile ilgili yayınlanmış kaynakların sayılarının gün geçtikçe arttığı görülmektedir. 1930 - 1940'lı yıllarda yöresel araştırmaların azlığı nedeniyle Bergama halıcılığını açık olarak tanımlayacak bilgiler neredeyse yok denecek kadar azdır. Türk halı sanatı tarihi içindeki yeri ve önemi sebebiyle, Batı Anadolu halıcılığı ile ilgili bilgiler hemen hemen tüm kaynaklarda yer alırken, bölgede bulunan halı dokuma merkezleri de bu başlık altında tanıtılmıştır. Bunların arasında Bergama halıcılığı da yer almaktadır.
Halı sanatı ile ilgili 1930-1970 yılları arasında yayınlanan, Kazım Dirik "Eski ve Yeni Türk Halıcılığı ve Cihan Halı Tipleri Panoraması" (İstanbul 1938), Kenan Özbel "Anadolu Halı Seccadeleri" (Ankara 1949) ve "Anadolu Tefriş Halıları" (Ankara 1949), Kurt Erdmann "Der Türkische Teppich des 15 Jahrhunderts, 15. Asır Türk Halısı. Çev.: Haldun Taner" (İstanbul 1957), Güngör Işıksaçan "Batı Anadolu'nun Başlıca Halı Merkezlerinde İmal Edilen Halıların Desen ve Kaliteleri Üzerinde Araştırmalar" (doktora tezi, İzmir 1964), Besim Atalay "Türk Halıcılığı ve Uşak Halıları" (Ankara 1968) gibi kitaplar yer almaktadır. 1970-1990 yılları arasında ise halı sanatı ile ilgili ana başvuru kaynakları arasında da ilk sıralarda yer alan Oktay Aslanapa ve Yusuf Durul'un "Selçuklu Halıları (Başlangıçtan 16.yy. Ortalarına Kadar Türk Halı Sanatı)" (İstanbul 1973), Şerare Yetkin'in "Türk Halı Sanatı" (İstanbul 1974) ve Oktay Aslanapa'nın "Türk Halı Sanatının Bin Yılı" (İstanbul 1987) gibi yayınlar bu alana eklenmiştir. O dönemlerde söz konusu yayınları yapan yazarların uzmanlık alanları gereği, Türk halı sanatı sanat tarihi açısından ele alınmış, gelişim süreci kronolojik olarak incelenmiş, halıların tanımlanabilmesi ve sınıflandırılabilmesi için sonraki yıllarda yanlışlığı ifade edilse de bir dönem literatüre yerleşen bazı adlandırmalar yapılmıştır. (Holbein Halıları, Loto Halıları gibi). Halıcılığa ait ana başvuru kaynakları arasında sayılan yayınlarda yer alan bilgilerin, sonraki yayınlarda aynen tekrar edildiği görülmektedir. Ancak, son yıllarda alan araştırmasına yönelik yapılmış yayınlar, bize yöresel halılarının son yıllardaki durumu ile ilgili bilgi vermektedir. Bu sebeple Bergama halıcılığı ile ilgili kaynaklar araştırıldığında, farklı uzmanlık alanlarına ait yayınları taramak gerekliliği ortaya çıkmıştır. Örneğin; her ikisi de sanat tarihi profesörü olan, Prof.Dr. Oktay Aslanapa "Türk Halı Sanatının Bin Yılı" ve Prof.Dr. Şerare Yetkin "Türk Halı Sanatı" adlı eserlerinde, Türk halı sanatının tarihsel gelişim sürecini işlemiş ve bu yayınlar Türk halı sanatı ile ilgili yapılmış ana kaynaklar arasında yerini almıştır. Sosyolog Sencer Ayata "Kapitalizm ve Küçük Üreticilik - Türkiye'de Halı Dokumacılığı" ve Ziraat Fakültesinde profesör olan Tevfik Eşberk "Türkiye'de Köylü El Sanatlarının Mahiyeti ve Ehemmiyeti" adlı eserlerinde, Türkiye'de halı üreticiliğini, ev sanayi ve aile ekonomisi açısından ele alarak değerlendirmişlerdir. Böylece Bergama halıcılığı ile ilgili, geniş bir yelpazede ele alınan kaynakça araştırmasında, her alanın uzmanının konuyu irdelerken kendi terminolojisini kullandığı ve dolayısıyla bu alana yönelik yapılmış yayınlarda ortak bir dilin oluşturulmamış olduğu görülmüştür. Bu sebeple kaynakça incelemesi el halıcılığı genelinde ele alınmıştır.
Farklı uzmanlık alanlarından birçok bilim insanı ve uzman tarafından bu alana yönelik yapılmış yayınlar, içerikleri açısından genel hatlarıyla incelendiğinde dört grup altında toplanabilir. Bu gruplardan ilki, el halıcılığını sanat tarihi boyutuyla inceleyen kaynaklardan oluşmaktadır. Örneklemek gerekirse, Kazım Dirik "Eski ve Yeni Türk Halıcılığı ve Cihan Halı Tipleri Panoraması" (İstanbul 1938), Kurt Erdmann "Der Türkische Teppich des 15 Jahrhundert, 15. Asır Türk Halısı. Çev.: Haldun Taner" (İstanbul 1957), Oktay Aslanapa "Türk Halı Sanatı" (İstanbul 1972), Şerare Yetkin "Türk Halı Sanatı" (İstanbul 1974) ve Oktay Aslanapa "Türk Halı Sanatının Bin Yılı" (İstanbul 1987) gibi yayınlar bu grup içinde ele alınan yayınlardır. 1980'li yıllara gelinceye kadar, yöresel araştırmaların azlığı nedeniyle, yayınlardaki bilgilerin birbirinin tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Aynı zamanda bu yayınlarda, 15 - 16. yüzyılda üretilen halı örneklerinin Avrupalı ressamların tablolarında yer alması sebebiyle, bu halılar "Holbein", "Lotto", "Crivelli" halıları gibi adlandırmalarla tanımlanarak sınıflandırılmıştır. Her ne kadar günümüzde bu alanda araştırma yapan kişiler tarafından bu adlandırmanın yanlışlığı kabul edilse de bir dönem bu yanlışlık aynen tekrar ettirilmiştir.
İkinci grup olarak değerlendirilen yayınlar, el halıcığını kültürel veya ekonomik yönüyle inceleyen kaynaklardan oluşmaktadır. Örneğin, İsmail Öztürk "Ege Bölgesi Halıcılığının Demirci ve Gördes Örneğinde Halkbilimsel Açıdan İncelenmesi." (23-25 Kasım 1983-İzmir), Sencer Ayata "Kapitalizm ve Küçük Üreticilik - Türkiye'de Halı Dokumacılığı" (Ankara 1987), Önder Küçükerman "Batı Anadolu'daki Türk Halıcılık Geleneği İçinde İzmir Limanı ve İsparta Halı Fabrikası" (İstanbul 1990), bu grup içinde ele alınan yayınlardır. Ayrıca bu grup içinde özellikle 1980'li yıllardan itibaren giderek yoğunlaşan yöresel halkbilimi araştırmalarının bilimsel toplantılarda bildiri olarak sunulması ve bu bildirilerin kitap bütünlüğünde yayına dönüşmesi ile birlikte bu alana yönelik oldukça fazla bir birikim sağlanmıştır.
Üçüncü grup olarak değerlendirilen yayınlar, el halıcılığını hammadde, dokuma tekniği ve dokumada kullanılan araçlara göre inceleyen kaynaklardan oluşmaktadır. Tevfik Eşberk "Türkiye'de Köylü El Sanatlarının Mahiyeti ve Ehemmiyeti" (Ankara 1939), Kenan Özbel "Anadolu Halı Seccadeleri" (Ankara 1949), Kenan Özbel "Anadolu Tefriş Halıları" (Ankara 1949), Güngör Işıksaçan "Batı Anadolu'nun Başlıca Halı Merkezlerinde îmal Edilen Halıların Desen ve Kaliteleri Üzerinde Araştırmalar" (Doktora Tezi, îzmir 1964), gibi yayınlar bu grup içinde ele alınan yayınlara örnek verilebilir.

Dördüncü grup ise, tanıtıma yönelik hazırlanmış kataloglardan oluşmaktadır. Kültür Bakanlığı'nın yayınladığı beş ciltlik Halı Kataloğu "Turkish Handwoven Carpets Catalogue", Sümerbank Genel Müdürlüğünün yayınladığı "Eski Türk Halılarından ve Kilimlerinden Örnekler" (îstanbul 1961), "Turkish Flat Weaves and Carpets" by Ersu Pekin, "Main - D'oeuvre Tapis Turcs Contemporains" Hazl.: Uğur Ayyıldız, "Manisa Yöresi Halıları Sergisi-Rugs Exhibition of Manisa Region" (Katalog - Manisa 1986) ve Belkıs Balpınar-Udo Hirsch "Halı Müzesi Kataloğu, (Vakıflar Genel Müdürlüğü)" (Almanya 1989) gibi kataloglar da bu gruba giren yayınlara verilebilecek örnekler arasındadır.

Prof. Dr. Bekir Deniz, Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Ankara 2000, adlı kitabında bu alanda çalışanları tanıtmaktadır. Türk halıları ile ilgili ilk çalışmayı yapan yabancıları belirttikten sonra, Türkiye'de bu konuda emeği geçenlerden ve yayınlardan söz etmektedir. îlk çalışma yapanlar arasında Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Tevfik Eşberk, Prof. Dr. Şerare Yetkin gibi bilim insanları ve Kenan Özbel, Yusuf Durul, Osman Bayatlı, Besim Atalay gibi uzmanlar, son yıllarda ise Prof. Dr. Örcün Barışta, Prof. Dr. Bekir Deniz, Prof. Dr. Neriman Görgünay Kırzıoğlu, Prof. îsmail Öztürk gibi bilim insanları ve Güran Erbek, Fahrettin Kayıpmaz ve Naciye Kayıpmaz gibi uzmanlara yer vermektedir. Kitabın girişinde halı kelimesinin kökenine ilişkin bilgiler verdikten sonra, Halı sanatı ile ilgili çalışmalar çok yenidir. Özellikle XX.y.y. başlarında batılılar arasında başlayan Türk halı sanatına duyulan ilgi, giderek Türk bilim adamlarını da sarmış, XX.y.y.'ın son çeyreğinde ise halının yanında Türk düz dokuma yaygıları da ilgi odağı haline gelmiştir demektedir.
Halılara ilişkin ülkemiz araştırmacılarınca hazırlanan yayınlarda, dokumaları açıklayan bilgiler, yöresel araştırmaların azlığı ve dolayısı ile yerel deyimlerin yeterince bilinmemesi nedeni ile teknik ve kullanım alanına yönelik tanımlamalarla sınırlı kalmıştır. Ticari amaca dönük üretimlerdeki tanımlamalarla toplumun kendi gereksinimleri için üretilen ve günlük yaşam içinde kullanım alanı bulan üretimlerdeki tanımlamalar zamanla birbirinin içine girdiğinden halıların hem üretimine hem de kullanımına ilişkin adlandırmalarda ortak dilin oluşması güçleşmiştir. Bu konuda bazı kaynaklarda şu bilgiler yer almaktadır:

"Halı yere yaymak ve duvarları kaplamak için örme veya düğümler bağlamak suretiyle yünden veya ipekten dokunan muhtelif boyda örtülerdir. (Fransızca tapis)...Bunlara kilim de denir... Halılar, yapılış tarzına göre başlıca iki türe ayrılır. Birisi dokuma halı ( Fransızca tapis tissé) diğeri örme halı (Fransızca Tapis noué) dır. Dokuma halılara kilim denir...Örme halılar. (çözgü) iplikleri üzerine istenilen resme göre renkli yün ipliklerinden kısa kısa kesilerek düğümlenmek suretiyle vücuda getirilir. Bu düğümlenen ipliklerin uçları kesilerek kadife gibi tüylü bir satıh hasıl edilir. Halılar, büyüklüklerine ve kullanılacakları yere göre de nevilere ayrılır. Döşek halısı, yer halısı, minder halısı, duvar halısı, namaz halısı (seccade). Bir odayı döşemek için kullanılan halı takımları ekseriya dört parçadan ibaret olur ki bunlardan odanın ortasına konulana orta halısı veya meyane, iki yanlara konulan uzun halılara kenar halısı veya kenare ve pencereler önünde sedirin bulunduğu tarafa konulana da baş halı veya serendaz denir. Bunların dördüne deste tabir olunur."

"Kilim, çok eskiden yerde bağdaş kurarak oturmada, yerle insan vücudu arasına olası ısı farklarının giderilmesi ve temizlik amacıyla yapılmış, üzeri tüysüz dokuma bir yaygıdır. Halı ise üzeri tamamen bir kadife gibi duran"Yabancı dillerde kilimlere de halı adı verilmektedir. Bu iki dokuma arasındaki farkı: Dokuma halı= kilim, ilmikli halı= halı olarak ayrı ayrı terim kullanarak belirtirler. Anadolu'da gerek halk, gerek bunun ticaretiyle meşgul olanların dilinde böyle bir ayırmaya rastlanmaz. ■■ Halı: Kilimlere ilmek atılmak suretiyle daha sık ve daha dayanıklı, istenilen süslerin daha kolay yapılması fikri ile meydana gelmiştir... Anadolu halıları imal edildikleri muhitlere göre gruplara ayrılır. Bunlar da; saray, tüccar ve ev halıları olarak üç grupta incelenebilir." 14

"Bir evin teşkilatına göre muhtelif eşyalarla, zamanın ihtiyacına uygun olarak, oturulabilecek halde tanzimine döşenmiş denilir. Kullanılacağı yerlere göre yapıla gelmekte olan bu eşyalar ayrı ayrı isimler alır. Devir ve millet zevklerine göre de bir üslup taşır. Bir evin tefrişini temin eden halılar, taban, sedir, yastık, yol, minder ve parçalardan ibarettir. Bunların tümüne veya bir oda için kullanılanlarına takım adı verilir. Türk evlerinin inşa ve dahili teşkilatlarına göre kullanılan halıları tefriş halıları adı altında sınıflandırmaya çalışmaktayız. Taban halıları, yere serilen halıların umumuna taban halıları denir. Ayak halıları, biri saf nail adı verdiğimiz kısma (ayakkabılık) diğeri de saf nail'den odaya girilince kapı önüne serilir. Cihannüma halıları, evlerin cihannüma adı verilen yazlık kısmına serilen bir tür taban halısı diyebiliriz. Sedir halıları, odanın oturmaya mahsus ve zeminden 20-30 cm. yüksekliğinde ve 50-70 cm. eninde yapılan yerlerine kerevit ya da sedir denir. Bu sedirin üzerine serilen halılara sedir halısı denir... "15

"Yüzü muhtelif desenlerle süslü, yere yaymak, mobilya üstüne serilmek ve duvarlara süs olarak asılmak için yapılan örme veya düğümlü, çeşitli büyüklükteki örtülere halı adı verilir. Halılar yapılış tarzlarına göre başlıca iki çeşide ayrılır. Biri dokuma halı, öteki örme halıdır. Dokuma halılara kilim denir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder