30 Eylül 2011 Cuma

Halının Tarihsel Gelişimi


İnsanoğlu doğanın dış etkilerinden korunmak, örtünmek, yaşadığı ortamın koşullarına kolaylık getirmek gibi basit ev eşyası gereksinimlerini, tarihin kuşkusuz en eski sanatlarından olan el sanatları ile sağlamıştır.
Doğanın kaynaklarını el becerisi, kişisel yetenek, sanatçı his ve düşünceleriyle amacına uygun ürünlerde yararlı duruma çeviren insanoğlu, bu ürünlerinin güzel ve dekoratif görünmesini, ruhsal durumunu, ailesini, sevgilisini, yaşam biçimini kısaca yöresel geleneğini kendine özgü ince zevk, desen ve biçim ahengi, motif ve renkleriyle işleyerek el sanatında geleneğini belirlenmiş ve toplumunu yönlendirebilecek bir ekol oluşturmuştur. Vazgeçilmeyen bu el sanatı ile kendine, çevresine veya toplumuna yararlı olacak ürünü hazırlarken de kültürünü de yaratmıştır. Bu kültür insanların gerek bireysel yaşamında gerek göçebe ve boylar halinde yaşadıkları devirlerde, gerekse devlet ve imparatorluklarla egemen oldukları topraklarda insanlarla beraber yaşamış ve bu sanat onun vazgeçilmeyen bir parçası olmuştur.
İlk dönemin taşınabilir mekanları çadırlarında, post benzeri at örtüsü olarak yaklaşık 3000 yıldır temel yapısı değişmeyen günümüze kadar önemini koruyan ve saklayan bu halı sanatı yüzey bölümlerindeki genel plan, ilme atkı ve çözgülerinde kullanılan (Yurdakul 2000) ve genellikle yün kıl, ipek ve yapay elyaftan dokunmuş çoğu zaman zengin desenli ve zengin renkli bir yere yaygı olarak bilinir. Ama, bugünkü modern mobilyanın yer almadığı eski ev kültürümüzde divan ve sedir gibi geleneksel eşya üzerine de sarılmış, duvara da asılmıştır. Anadolu ve Kafkasya’nın çeşitli yerlerinde, soydaşlarımızın yaşadıkları, Orta Asya ülkelerinde hala da öyle yapılır. Eskisinin değerlisi, hatta batıdaki varlıklı evlerden kimisinin de iç mekanının, bir gün bile duvarını süsler. Fakat her gün gördüğümüz için ola ki kanıksadığımız halı, sözü geçen üç niteliği, kullanım eşyası, süsleyici eşya ve sanat ürünü olmak niteliklerini yapısında başarıyla birleştirmiş ender buluşlardan biridir. Örneğin; özgün bir yağlıboya resmi duvara asar, bir heykel yada benzer sanat eserini yakıştıkları yere koyar fakat bunları ancak seyredebiliriz. Bunlar bazen bozulabilir, düşüp kırılabilir, çizilebilir. Yani halı gibi dayanıklı değildirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder